Yaklaşık 3 yıl önce Çin’de ilk defa görülen ve ardından dünyayı saran Koronavirüs bizleri birçok konuda yeniden tahlil yapmaya yönlendirdi. Bizce, dünya ekonomik dengeleri içinde güç olma meselesini de yeniden ele alınması gereken bir olgudur.
Pandemi, en sarsılmaz sanılan ekonomilerinin bile ne denli hazırlıksız olduğunu ortaya koydu. O halde güç olmak nedir? Olağan koşullarda sistemin tıkır tıkır işlemesi mi yoksa deyim yerindeyse tersi bir durum oluştuğunda bundan etkilenmemek midir? Eğer bir sistem, doğal afet, salgın gibi beklenmedik durumlardan etkileniyorsa gerçekten güçlü müdür?
Pandemi, deyim yerindeyse bu kavramların test edildiği turnusol kağıdı oldu.
Çin gibi ucuz emeği temel alan, teknik bilginin pazarlandığı bir ülke için çarpıcı bir deneyim yaşandı bu dönemde.
Pandemi döneminde yaşananlar birer ayrı veri olarak çizelgelerde yer aldı. Ancak, koronavirüs tam olarak bitmediği ve yeni varyantları havada dolaştığı için hastalığın kaynağı Çin, istediği serbestîyet duruma ulaşamadı.
Mayıs ayında ajanslara düşen haberler Çin’de yeni tip koronavirüsten dolayı önlemlerini yükseltti. Önemli sanayi ve ticaret merkezlerinde yaşanan bu gelişme Çin’de ihracata dair veriİhracatın yıllık artışı, Haziran 2020'den bu yana kaydedilen en düşük seviyeye işaret etti.
Buna göre, martta 47,3 milyar dolar olan dış ticaret fazlası da nisanda 51,12 milyar dolara yükseldi.
Çin'in ihracatı martta yüzde 14,7 artarken ithalatı binde 1 azalmıştı.lerde dikkat çeken bir düşüşü de ortaya koydu.
Çin, aslında konteyner krizi ile ciddi bir sıkıntı yaşamıştı ve bu durum küresel düzeyde bir etki yaratmıştı. Akabinde pandemi ile ilgili alınan keskin önlemler de bir gerileme yarattı. Gelin görün ki bu durum, aslında Türkiye bunun avantajlarını yaşıyor. Çünkü, Avrupa’nın eski gözdesi Çin iken şimdi ise Türkiye Avrupa’nın yeni gözdesi olmuştur. Dolayısıyla konteyner krizinin en büyük avantajı ihracatta Türkiye’nin avantaj yakalaması oldu. Pandemi ile beraber en yakın üretim merkezi Türkiye olmuştur. Bu ciddi anlamda büyük bir katkı sunmuştur. Eğer doğru değerlendirilirse Türkiye ihracatta kalıcı bir konuma ulaşabilir.
Türkiye, bu avantajı objektif koşullarda elde etti. Yani bizim coğrafi olarak konumumuz, lojistik alanında var olan eksikleriyle de olan altyapımız doğal olarak Türkiye’ye bir yöneliş sağladı.
Şimdi yapılması gereken bu yönelişi sağlıklı bir hukuki ve teknik altyapıyla buluşturmaktır. Çin, milyarları bulan nüfusu ve büyük güç olmanın verdiği yüklerle bir süre daha uğraşacaktır. Bu durum, bizim daha güçlü ve güvenli bir liman olmamız için uygun bir dönemdir.