Jeopolitik konumu itibarıyla Türkiye, doğu ile batı, kuzey ile güney arasında bir “lojistik köprü” olmanın ötesine geçerek bugün artık çoklu lojistik koridorların kavşak noktası olma rolünü üstlenmiş durumda. Dünya ticaretinin yeniden şekillendiği bu çağda, küresel tedarik zincirleri hız, güvenlik ve çeşitlilik arayışındayken; Türkiye, bu dönüşümün tam ortasında konumlanıyor.
Irak – Ürdün – Kuveyt Güzergâhı: Türkiye’nin Güney Kapısı
Son dönemde Türkiye’nin lojistik stratejisinde öne çıkan rotalardan biri de Irak üzerinden Kuveyt ve Ürdün’e uzanan güney güzergâhı. Bu hat, özellikle Habur Sınır Kapısı çıkışlı taşımalarla Irak üzerinden Basra Körfezi’ne, oradan da Kuveyt ve Ürdün’e erişim imkânı sunmakta.
Bu hat, yalnızca bir taşıma koridoru değil; Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle karayolu üzerinden bağ kurmasını sağlayan stratejik bir geçiş noktası konumunda. Irak’taki altyapı projelerinin tamamlanmasıyla birlikte bu güzergâhın önemi daha da artacak görüşü hakim. Türkiye’den çıkan bir TIR, bu rota üzerinden doğrudan Kuveyt Limanı’na veya Ürdün’ün Amman bölgesine ulaşabilir.
Türkiye’nin Koridor Stratejisi: Üç Büyük Eksen
Türkiye’nin etki alanına giren üç temel koridor bilindiği gibi şunlar:
1. Kalkınma Yolu (Development Road): Irak hükümeti öncülüğünde başlatılan proje, Basra Limanı’nı Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya bağlıyor. Türkiye, bu projede doğrudan transit ve nihai hedef konumunda.
2. Orta Koridor: Çin’den başlayarak Orta Asya, Hazar Denizi ve Kafkaslar üzerinden Türkiye’ye ulaşan bu demiryolu ve karayolu entegrasyonu, hem AB hem de Asya pazarlarına erişimde stratejik önemde.
3. IMEC (Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru): Türkiye bu hattın dışında görünse de, istikrarsız bölgeler ve jeopolitik riskler nedeniyle IMEC’in kırılganlığı Türkiye’nin önemini artırıyor.
Bu ana hatlara ek olarak, Irak-Ürdün-Kuveyt güzergâhı Türkiye’nin güneyden Körfez ve Arap pazarlarına erişiminde doğal bir genişleme kapısı haline geliyor.
Türkiye, yalnızca doğu-batı yönlü transit bir ülke değil, aynı zamanda güney-kuzey yönlü taşımacılıkta da merkez ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Irak üzerinden Ürdün ve Kuveyt’e uzanan hat; Orta Doğu’ya erişimi, enerji ve gıda taşımacılığını ayrıca Körfez ülkeleriyle ekonomik bağları güçlendirecek yeni bir kapı aralıyor.
Ticaretin yönü değişiyor. Lojistik güç artık sadece mesafe değil; strateji, entegrasyon ve güvenli geçişle ölçülüyor.
Soru şu: Türkiye, bu dönüşümde kendi oyununu kurmaya hazır mı?