Atik, kurumsal iletişimin yalnızca bir marka dili oluşturmak değil, aynı zamanda kurum kültürünü şekillendiren, değerleri görünür kılan bir alan olduğuna inanıyor. Kadın liderliğinin empati, sabır, bütüncül bakış ve detaylara hâkimiyet gibi güçlü yönleriyle sektöre yeni bir soluk getirdiğini savunan Atik, iletişimin stratejik yönünü insani bir dokunuşla harmanlayarak öne çıkıyor.
Kariyer yolculuğundaki deneyimlerinden ilham alarak bugün lojistik gibi zorlu bir sektörde var olmanın anlamını yeniden tanımlayan Zarife Atik ile kadın olmanın getirdiği güç, kurumsal iletişimde fark yaratmanın incelikleri ve iş-özel yaşam dengesini korumanın yolları üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım. Kariyer yolculuğunuz nasıl başladı, şekillendi ve lojistik sektörüne geçişiniz nasıl oldu?
1985 yılında Ankara’da doğdum. Lisans eğitimimi kimya üzerine tamamladıktan sonra, yolculuğuma bilimsel bir temelle başladım. Ancak zamanla, ürünün sadece üretim değil, pazara sunulma ve marka değerine dönüşme süreci de beni fazlasıyla cezbetti. Bu sebeple yüksek lisansımı pazarlama ve marka yönetimi üzerine yaptım. Profesyonel iş hayatıma kimya sektöründe, özellikle yurtdışı pazarlama alanında başladım. Zamanla yurtiçini de ekleyerek pazarlama, marka yönetimi, kurumsal iletişim ve itibarı kapsayan daha geniş bir yelpazeye yöneldim. 15 yılı aşkın bir süredir, farklı sektörlerde edindiğim bu deneyimlerle büyüdüm, gelişmeye ve üretmeye devam ettim.
Bugün lojistik sektöründeyim; ama bu, bir yön değişikliği değil, tam tersine yıllar içinde edindiğim çok yönlü kurumsal iletişim ve yönetim deneyimini farklı bir sektöre taşıma adımıydı. Sektör değişse de iletişimin, marka yönetiminin, stratejik düşünmenin dili evrensel. Şu anda bu bilgiyi ve deneyimi, daha önce dokunulmamış alanlarda değer yaratmak için kullanıyorum.
Kurumsal iletişim alanında çalışmayı tercih etmenizde hangi dinamikler etkili oldu?
İletişim, bana göre sadece bir beceri değil, bir içgüdü. İnsanlarla bağ kurmak, markaları birer ‘canlı organizma’ gibi hissettirmek hep ilgimi çekti. Kurumsal iletişim, işin stratejik ve duygusal zekâ tarafını birleştiren bir alan. Kriz yönetiminden sosyal sorumluluğa, iç iletişimden marka itibarına kadar çok yönlü bir yapısı var. Bu çeşitlilik beni hem besledi hem de sürekli gelişim alanı sundu.
Lojistik gibi erkek egemen algılanan bir sektörde, kadın bir yönetici olarak yer almak size neler hissettiriyor?
İtiraf etmeliyim ki, bu sektörün doğası gereği erkek egemen yapısı zaman zaman kendini hissettiriyor. Ancak bu beni yıldıran değil, aksine daha da motive eden bir faktör oldu. Kadın bir yönetici olarak burada var olmak, sadece kendi adıma değil, benden sonra gelecek kadın profesyoneller için de bir kapı aralamak anlamına geliyor. Aynı zamanda kadın dokunuşunun, bu sektör gibi teknik ve operasyonel yoğunlukta bir alanda bile fark yaratabileceğini göstermek istiyorum.
Çalışma hayatında kadın olmanın getirdiği avantajlar ve dezavantajlar sizce neler?
Kadın olmak, iş hayatında hem ayrıcalıklı hem de mücadele gerektiren bir kimlik. Önce avantajlardan bahsetmek isterim: Kadınların empati gücü, detaylara hakimiyeti, çoklu görevleri yönetebilme becerisi ve kriz anlarında serinkanlılıkla çözüm üretme yetisi, birçok iş ortamında fark yaratıyor. Özellikle iletişim, liderlik ve takım yönetimi gibi alanlarda bu özelliklerin ciddi karşılık bulduğunu söyleyebilirim.
Dezavantajlara gelirsek... Maalesef hâlâ bazı önyargılarla karşılaşabiliyoruz. Kadının liderliğine yeterince güvenilmemesi, daha çok "duygusal" ya da "yumuşak" algılanması gibi klişeler zaman zaman karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte, aynı pozisyonda erkek meslektaşlara göre kendimizi daha fazla ispat etme baskısı hissedebiliyoruz.
Ama ben şuna inanıyorum: Kadın olmak, zorluklara rağmen geri durmak değil, tüm bu engellere rağmen ilerlemeye devam etmektir. Avantajlarımızı cesaretle sahaya sürdüğümüzde, dezavantajlar birer duvar olmaktan çıkıyor; biz o duvarları tek tek aşıyoruz.
Sektöre ilk adım attığınızda karşılaştığınız zorluklar nelerdi? Zamanla bu zorlukların üstesinden geldiğinizi ya da sizinle beraber ilerleyen süreçte değiştiğini düşünüyor musunuz?
Lojistik gibi operasyonel yoğunluğu yüksek ve erkek egemenliği belirgin olan bir sektöre adım attığınızda, bazı önyargılarla karşılaşmak kaçınılmaz olabiliyor. Kimse bunu açıkça dile getirmese de, kadın bir yönetici olarak ilk etapta sana duyulan güvenin tam olmadığını, bazı konularda sınandığını hissedebiliyorsun.
Ama zamanla bilgiye, çalışmaya ve tutarlılığa dayalı bir iletişimle bu algının değiştiğini gözlemledim. Elbette hâlâ zorluklar var; bu, bir günde kırılacak bir yapı değil. Ama kendi adıma, zaman geçtikçe fikirlerimin daha çok dikkate alındığını, kararlara katkımın daha net hissedildiğini söyleyebilirim. Bu da hem kişisel hem sektörel olarak bir değişimin mümkün olduğunu gösteriyor.
Kadın bir yönetici olarak, özellikle iletişim alanında fark yarattığınızı düşündüğünüz yönleriniz neler?
İletişimde samimiyeti ve stratejiyi bir arada yürütmek kolay değildir. Ben, hem duygusal zekâmı hem de analitik yönümü kullanarak köprü olabilmeyi önemsiyorum. Kriz anlarında soğukkanlı kalmak, ekipler arasında dengeyi sağlamak ve markaya tutarlı bir ses vermek benim güçlü yönlerimden. Ayrıca detaylara olan hassasiyetim, iletişim dilini daha etkili hale getiriyor.
Ekip yönetimi söz konusu olduğunda, kadın liderliğin farklı bir dokunuşu olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle düşünüyorum. Kadın liderliğin doğasında empati, dinleme ve destekleme becerisi var. Bu da ekip içi güven duygusunu artırıyor. Kadın liderler genellikle daha kapsayıcı ve şeffaf iletişimi benimsiyor. Bu yaklaşım, sadece verimliliği değil, çalışan bağlılığını da artırıyor.
Kurumsal iletişimde empati, sabır, kriz yönetimi gibi kavramların öneminden sıkça söz edilir. Siz bu becerileri nasıl inşa ettiniz?
Bu beceriler teoriden çok, pratikte gelişiyor. Yıllar içinde kriz anlarında hızlı ama sağduyulu kararlar almayı, farklı paydaşları aynı çatı altında tutmayı öğrendim. Empati ise her zaman benim kişisel değerlerimin bir parçasıydı. İnsanları anlamaya çalışmak, sadece işin değil hayatın da temel taşı. Sabır ise başarıya giden yolda en büyük silahım oldu.
Sektörde kadın istihdamını artırmak adına şirketinizin ya da sizin kişisel olarak yürüttüğünüz çalışmalar var mı?
Bulunduğum her ortamda kadın temsiliyetini artırmaya özen gösteriyorum. Mentorluk yaparak genç kadınlara destek olmaya çalışıyorum. Ayrıca şirket içinde, eşit fırsatlar politikalarının uygulanması konusunda görüşlerimi her zaman dile getiriyorum. Kadınların sadece görünür değil, etkili pozisyonlarda yer alması gerektiğine inanıyorum.
Genç kadınlara, özellikle iletişim ve lojistik gibi iki zorlu alanda kariyer hedefleyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Kendinize inanın. Kim olduğunuzu, neler başardığınızı asla küçümsemeyin. Her alan zor; ama siz bu zorluklara karşı ne kadar dirençli ve inançlıysanız, o kadar yol alırsınız. Ayrıca sürekli öğrenmeye açık olun. Bilgi ve gelişim en güçlü silahınız.
Kurumsal dünyada “cam tavan” kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce hala var mı, yoksa kırılıyor mu?
Cam tavan hala var. Belki biraz daha yüksekte ve daha şeffaf bir şekilde ama varlığını sürdürüyor. Ancak kırılmaya da başladı. Bu, bizim gibi kadın liderlerin ısrarla o tavanlara dokunması sayesinde gerçekleşiyor. Daha çok kadının liderlik pozisyonlarında yer alması, bu görünmez engelleri birer birer ortadan kaldıracak.
İş-özel hayat dengesini korumak sizin için ne kadar mümkün? Bu konuda kendinize has yöntemleriniz var mı?
Benim için iş-özel hayat dengesi, sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da mesafeyi koruyabilmekle ilgili. İşten çıktıktan sonra işle ilgili düşünceleri mümkün olduğunca geride bırakmaya çalışıyorum. O an neredeysem, orada kalmaya; gerçekten "an’da" olmaya özen gösteriyorum.
Bu yaklaşım hem ruh halimi dengede tutuyor hem de ertesi güne daha enerjik başlamamı sağlıyor. Elbette yoğun dönemler oluyor ama bu dengeyi bilinçli olarak kurmaya çalışmak, uzun vadede hem işime hem de kendime daha iyi gelmemi sağlıyor.
Son olarak, sizi motive eden şey nedir? Sizi her sabah yeniden işe hevesle getiren duygu ne oluyor?
Açıkçası her sabah büyük bir ilhamla uyanıyorum diyemem. Ama beni motive eden şey; bir işi gerçekten iyi yapmanın verdiği tatmin. Emek verdiğim bir projenin sonuçlarını görmek, bir problemi çözüme ulaştırmak ya da ekip içinde görünmez bir fark yaratmak... Bunlar beni besliyor.
Sadece üretmek değil, bir şeye katkı sağlamak, geride bir iz bırakmak fikri beni ayakta tutuyor.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |